The Last of Us Joel’in Ölümü ve Ellie ile Dina’nın İntikam Yolculuğu

Hiç kayıp ve intikamın iç içe geçtiği bir yolculuk sizi bu kadar derinden sarsmış mıydı? The Last of Us’un geçtiğimiz bölümündeki şok edici Joel kaybı, sezonun geri kalanı için adeta bir huzursuzluk öncesi sessizlik yarattı. Bu sessizlik, Ellie ve Dina’nın Seattle’a doğru atılacak adımlarında patlayacak bir fırtınanın habercisi. Acı, öfke ve umut dolu bu sahneler, izleyenleri ekrana kilitliyor ve her anı nefes kesen bir hikâyeye dönüştürüyor.

İlk bölümdekinden bile güçlü bir bağ kuran Bella Ramsey ve Isabela Merced, Ellie ile Dina arasındaki dinamiği eşsiz bir kimya ile ekrana taşıyor. Dina’nın eğlenceli oyunlarla ruhu okşayan planlaması Ellie’nin asabi mizahı ve ani tepkileriyle dengeleniyor. Örneğin, at sırtında Seattle yolunda yaptıkları alfabe oyununda, Ellie sonunda sınırları zorlayıp pes ediyor. Ardından Dina’nın, “Başka bir oyun bulurum” demesiyle başlayan diyalog, izleyiciye hem hafif bir tebessüm hem de yaklaşan tehlikenin sinyallerini veriyor.

Jackson kasabası meclisinde yaşanan hayal kırıklığı, Ellie’nin intikam arzusunu daha da körüklüyor. Kasaba halkının, geçen bölümdeki enfekte istilası yüzünden güçsüz kalması Ellie’nin büyük bir ekip kurma teklifini geri çevirmelerine neden oluyor. Elle tutulur hiçbir destek bulamayan Ellie, tam da bu noktada Dina’nın kapısını çalıyor. Yanında sadece silahlarla gelmiş Ellie’ye, Dina eksiksiz bir hazırlık listesi sunarak “Bunu almazsan başın belada” diyor.

Bu sahnede, Dina’nın Ellie’ye olan desteği sadece stratejiyle sınırlı kalmıyor sürekli flörtöz bir dille onu motive ediyor. Yeni Yıl dansındaki öpücük puanlamasından Converse ayakkabı tartışmasına, “Sen gerçekten bir badass’sın” fısıldamasına kadar her an, izleyene içten bir samimiyet ve tebessüm armağan ediyor. İki karakter arasındaki çekim, hikâyenin ağır yükünü hafifletirken, aynı zamanda tehlikenin yaklaştığını da hissettiriyor.
Özellikle Ellie’nin yalnız başına sergilediği sahneler, izleyicinin yüreğine işliyor. Hastane odasında göğsünden çıkan tüpün acısını haykırışı ve sonra Joel’in mezarını ziyaret ederkenki sessiz vedası, gözyaşlarını tutamayanları ekrana kilitliyor. Boş evde bulduğu saat, tabanca ve ceket, geçmişle kurduğu bağı tazelerken, intikam ateşini de körüklüyor. Bella Ramsey’nin performansı, özellikle duygusal iniş çıkışlarda izleyiciyi derinden etkiliyor.
Mecliste Ellie’ye itiraz eden Seth’in samimiyeti de hikâyeye farklı bir açı katıyor. Bir anda öfkesini kusan bu karakter, Ellie’nin içten hislerine tercüman olurken, izleyiciye “Adalet acı pahasına mı alınmalı?” sorusunu düşündürtüyor. İntikam yolunda ona sunduğu malzemeler ve keskin nişancı tüfeği, Ellie ile Dina’nın planlarını hızlandırıyor. İki güçlü kadının Seattle’a doğru yola çıkışı, hem umut hem de tehlikenin iç içe geçtiği bir efsanenin habercisi.
Hiç enfekte görülmese de, The Last of Us evrenindeki gölgeler ve dünyayı sarsan duygular, her karesinde hissediliyor. Joel’in cenazesindeki sessizlik, acı dolu sahnelerin ardından gelen sabah güneşi ve Ellie’nin donmuş duyguları, izleyiciye unutulmaz bir deneyim sunuyor. Duygu yoğunluğu, karakter kimyası ve sinematografinin ustaca işlenişi bu bölümün neden hafızalara kazındığını açıkça ortaya koyuyor.
Sıkça Sorulan Sorular
Yorum Yapın
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir
Yorumlar (0)